Brüksel’de yaşayan Dubois ailesi, uzun süredir hayalini kurdukları tatil villası için bir fırsat yakalar. Patronları uzun bir tatil için şehri terk ederler ve bu fırsattan yararlanarak, lüks ve güzel bir mülklerini, Ile du Couchant adasındaki çekici bir tatil villasıyla takas etmeye karar verirler. Villayı gördüklerinde, etkileyici manzarası ve lüks olanakları onları büyüler ve hemen anlaşmayı kabul ederler.
Ancak, sevinçli ailenin farkında olmadığı bir detay vardır: Ile du Couchant adası, naturistlerin tamamen hakim olduğu bir yerdir. Yani, adadaki herkes çıplak güneşlenmekte, yüzmemekte ve dolaşmaktadır. İlk başta Dubois ailesi, bu durumu fark etmez ve adaya taşındıklarında şaşkınlıkla karşılaşırlar.
Aile adada alışmaya ve durumu kabullenmeye çalışırken, komik ve utanç verici anlar yaşanır. Zamanla, her aile üyesi farklı şekilde başa çıkar. Babaları Pierre, duruma mizahi bir açıdan yaklaşır ve komik olaylara gülümsemeyi öğrenirken, anneleri Sophie, daha tutucu ve çekingen olduğu için adapte olmakta zorlanır.
Çocuklar ise duruma gençlik enerjileriyle adapte olmaya çalışırlar. Genç kızları Emma, adanın güzelliklerini ve özgürlüğünü takdir ederken, oğulları Lucas, bu durumdan utanç duyar ve sürekli başlarına gelecekleri düşünerek huzursuz olur. Dubois ailesi, zamanla adanın eşsiz atmosferine alışır ve adanın cömert doğasının tadını çıkarmaya başlar. Ailenin üyeleri, adada karşılaştıkları engellerle yüzleşerek ve ön yargılarını kırarak, kendilerini ve birbirlerini daha iyi anlarlar. Ile du Couchant adasının güzelliklerini keşfederken, bir yandan da bu benzersiz deneyim sayesinde birbirlerine daha da yakınlaşırlar.
